Bilimsel olarak kanıtlandı: Spor yaparken zaman neden yavaş geçer?
Yeni yapılan bir araştırmaya göre egzersiz yapmak zaman algısını çarpıtabiliyor. 1 saatlik antremanların bile uzun saatler gibi hissettirmesi Einstein’in haklı olduğunu kanıtlıyor. Spor yapmaya yönelik yapılan araştırmaları bir adım öteye taşıyan yeni çalışma, egzersiz sırasında birçok kişi için içsel zaman algısının yavaşlayarak uzadığını ortaya çıkarttı. Peki bu ne demek oluyor?
Hissedilen bu ‘zaman algısının bozulması’ egzersiz sırasında, egzersiz öncesinde veya sonrasında dinlenme halindeyken olduğundan daha belirgin oluyor.
Burada Nobel ödüllü ünlü fizikçi Albert Einstein‘ın zaman ve uzay anlayışımızda devrim yaratan görelilik teorisine başvurmamız gerekiyor. Teori, zaman geçişinin mutlak olmadığını, algının, referans çerçevesine ve yerçekiminin etkisine bağlı olduğunu öne sürüyor.
Kişiler, olmak istemedikleri durumların içine girdiklerinde bir an sonsuza kadar bu anın içinde yaşayacaklarmış gibi hissedebilir. Oysa keyifli deneyimler yaşadığımızda zaman hızla akıp gidiyormuş gibi hissettirir.
Bu yeni çalışma ise fiziksel efor harcamanın zaman algımızı bozarak zamanın normalden daha yavaş geçtiğini hissetmemize neden olabileceğini gösteriyor.
Bilim insanları egzersiz zamanının hızının değişkenliğini iki teoriye bağlıyor, ilki; beyne aşırı yüklenmek, ikincisi ise vücut kimyasındaki değişiklikler. Egzersiz yapan kişilerin beyni vücutlarından büyük miktarlarda bilgi alır. Bu beynin, dikkat ve kontrol merkezleri için işlenmesi gereken çok fazla şeyin olduğu anlamına gelir.
Bu sırada beyniniz nefes alma hızınızı izlemeli, kalp atış hızınızı ayarlamalı, karmaşık kas hareketlerini koordine etmeli ve ağrı veya yorgunluk hissini yönetmesi gerekiyor. Tüm bu çaba beyninizin kaynaklarını olağan zaman algısından uzaklaştırıyor.
Fiziksel efor ise vücudunuzun kimyasında önemli değişikliklerin olmasına neden oluyor. Hormonlar ve sinir sistemi boyunca sinirsel sinyaller bu kimyasal taşıyıcılar yardımıyla iletilen, nörotransmitterlerin, hücumu sisteminizi doldurmaya yeter. Öte yandan egzersiz, ruh halini, uyarılmayı ve odaklanmayı etkileyen dopamin, endorfin ve adrenalin gibi nörotransmitterlerin salınımını artırır bu da beyin kimyasındaki değişiklik sebebiyle zaman algısını etkiler.
Cumhuriyet’in haberine göre, çalışmanın bu soruya verdiği yanıt kısmında ise ilginç bir sonuç çıktı:
Rakiplerin varlığı katılımcıların zaman algısı üzerinde çok az ya da hiç etkisi olmadığını gösterdi. Söz konusu sonuç ise zaman algısının değişikliğini etkileyen birincil faktörün, rekabetçi bir ortamın psikolojik baskısı veya heyecanından ziyade fiziksel efor eyleminin kendisi olduğunu gösterdi.
Canterbury Christ Church Üniversitesinde profesör ve Psikoloji ve Yaşam Bilimleri Okulu Başkanı olan çalışmanın yazarı Andrew Mark Edwards, “Bu çalışmadan anlayacağımız şey, zaman algımızın gerçekten de egzersizden etkilendiğidir” diyor.
Çalışmanın bir diğer ulaştığı sonuç ise bu algının daha az sıklıkla spor yapan ya da daha düşük efor sarf eden kişilerde durumun değişmediği. Yani kişisel efor derecesi ile zamanın ne kadar yavaşladığı arasında doğrudan bir ilişki yok. Bu da sıklıkla spor yapanlarda ya da ağır antremanlar yapan kişilerde bile söz konusu zaman algısının bozulabileceğini ortaya koyuyor.